top of page

Most of the stuff I write are in Turkish since it is my native language and most of my followers on Instagram are Turks. 

My Writings

“Kafeste doğan kuşlar, uçmayı hastalık sanırlar.”  Alejandro Jodorowsky

Veda mı, Devrim mi?

17 Nisan 2017

Julia Ortay

Alejandro Jodorowsky’e ait çok sevdiğim bir söz vardır. “Kafeste doğan kuşlar, uçmayı hastalık sanırlar.” Türkiye’de ne yazık ki yıllardır kafeslerinde yaşayıp uçmayı unutan kuşlar özgürlüğü çoktan unutmuş, bir koyun gibi yaşamaya devam ediyorlar. Unutmayanların ise kanadı kırık, yaralılar ve acı içindeler. Ve acı içinde sürekli çırpınıyorlar demokrasi için, hukuk için, adalet için, laik yönetim için, cumhuriyet için, özgürlük için… 


Türkiye dün tarihi bir gün yaşadı. Ülkenin aydın ve Kemalist gazeteci ve milletvekillerinin yanı sıra sandıktan çıkan sonucu, yurtdışından seçimi takip eden gazeteci ve uzmanlar çok daha acı ama gerçek bir yorumla dile getirdiler. İkisini sizinle paylaşmak istiyorum. İlki Jonathan Roorda kaleminden; “Atatürk 79 yıl önce öldü fakat Türkler kendisini bugün gömdüler.” İkincisi ise Steven Cook kalemine ait; “Huzur içinde yat Türkiye, 1921 – 2017”

 

Bu iki cümle Türkiye’nin durumunu özetlemeye yetiyor ne yazık ki. O yüzden şu an bulunduğumuz durumu anlatmanın bir faydası yok. Peki ne yapılabilir? Mustafa Kemal Atatürk’ün mucizevi bir şekilde kurmayı başardığı Laik Türkiye Cumhuriyetini nasıl geri alabiliriz, nasıl bir yol izlemeliyiz. Öncelikle bu son referandum ile Atatürk’ün emanetine sahip çıkmaya çalışan gerçek Türk milliyetçilerinin, gencinden yaşlısına üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiklerini gözlemliyorum. Lakin yıllardır süren kalitesiz eğitimimiz ile yanlış yürütülen rejimlerle halkın büyük bir kısmı cahil ve eğitimsiz bırakıldı. Hatta bunların içinde okumuş cahillerde bulunuyor. Bunlar içinde yoksul olmayıp iktidardaki hükümete yaranıp ceplerini doldurmaya devam eden iş adamları, sanatçıları da bulunuyor. Ve geri kalan kesim ise kendisine önderlik, liderlik edecek bir kurtarıcı bekliyor.


Türk milleti öyle bir toplum ki, çoğu ne dinlemeyi seviyor ne de okumayı, bir de en acısı var ki okuyup da okuduğundan aslında hiçbir şey anlamayan büyük bir çoğunluk bulunuyor. Dinlemeyen, okumayan veya okuyup okuduğundan hiçbir şey anlamayan toplumlar sadece bir şeyleri yaşayarak ders alır ve en zor yoldan öğrenirler. Öğrenirler belki öğrenmesine ama ne yazık ki tekrar ayağa kalkmak mümkün olur mu bilinmez.

 

Devlet bu kadar hile ve hırsızlık ile yönetirken, savcısı, ordusu, polisi kendisine hizmet ederken bu hukuksuzluk karşısında adalet aramaya çalışmak aptallıktan başka bir şey değildir. Seçim sonrası Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuksuzluğuna, Hayır’ı destekleyen CHP ve diğer siyasi partilerin veya sivil kuruluşların yaptığı açıklamalar cidden büyük hayal kırıklığı. Adalet aranacakmış, itiraz edilecekmiş… Kimi kime şikayet edeceksin diye sormaz mı insanlar sana. Ben soruyorum açıkçası. CHP’de canla başla çalışan değerli milletvekilleri var, hukukçular var, ordudan emekli olmuş veya ihraç edilmiş kişiler var, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu var, Ümit Kocasakal var, aydın Atatürk’ün mirasına sahip çıkan gazeteciler var, sanatçılar var. İşte hayır oyu verip evlerinde şu an üzüntüden çaresiz ne yapacaklarını bilemeyen, Atatürk’ün emanetine sahip çıkamadık diye gözyaşına boğulan o büyük kesim sizlerden önderlik, liderlik bekliyor. Madem hukuk artık işlemiyor halka liderlik ederek bir halk devrimi gerçekleştirilmeli. 

 

Bu ülke internet başından twitt atarak kazanılmadı. Ve şu an bu halde olmamızın en büyük nedeni cahil, muhafazakar kesim değildir. Biz aydın, Atatürk ilkelerine sıkı sıkı bağlı olan kişiler suçluyuz. Ve bizim de ne yazık ki bir lidere öndere ihtiyacımız var. Çok geç olmadan Atatürk’ün kurduğu laik sisteme CHP başta olmak üzere ve diğer tüm sivil kuruluşları hukuk ile değil halkın gücünü arkalarına alarak bir devrim gerçekleştirmeleri gerekiyor. Gazeteciler sadece köşelerinde yazmaya devam edecekse, milletvekilleri sadece mecliste itirazlarını dile getirmeye çalışacaklarsa, sanatçılar oynadıkları oyunlarla, rolleriyle halka mesajlarını ulaştırmaya devam edeceklerse, dernekler, vakıflar kapanmamak için sessiz kalmayı tercih edeceklerse, iş adamları para kaybederim deyip susacaklarsa Mustafa Kemal Atatürk’e, onun kurduğu rejime, devrimlerine veda edebiliriz. Atatürk’ü sonsuza dek gömdüğümüz 16 Nisan 2017 tarihi ise kitaplarda yerini alabilir. 


O yüzden başta CHP yönetimi olmak üzere, ülkenin aydınlarına, akademisyenlerine, gazetecilerine, Atatürk’ün askerlerine, sivil kuruluş örgütlerine, Kemalistlere soruyorum veda mı edeceğiz, devrim mi gerçekleştireceğiz?

 Fahir Atakoğlu      Sarı Zeybek

bottom of page